31 Aralık 2010

Yatış.

İnce bir hilâl olacak bu gece karanlığında göğün,

Eğer başını kaldırır bakarsan.

Var olanlar,

Yalnızca gördüğün, işittiğin, tattığın, dokunduğun,

Ve kokladığınla mı sınırlı sandın?

Oysa orada duran bayağı büyük bir gerçeklik var.

Hep yok saydığın.


Burada hemen ellerinde,

Yumduğun avucunda, hissetmiyor musun yaşamı?

Nabzını hayatın, duymuyor musun?

Sonra yattığında yere boylu boyunca,

Bıraktın avuçlarını açılsın, dolsun gökyüzü içine.

İzin verdin gevşemesine parmaklarının,

Ve koyuverdin kendini yerin çekimine.

Nefesin kendiliğinden gelip giderken

Şaşmadın mı? Nasıl da sürüyor yaşamın.

Sen ne yaparsan yap soluğun kesilmiyor.

Ölmüş gibi uzansan da buz gibi taşa,

Olmuyor, taklitten öte değil.


Ama bir gün, bir an, var ki;

İşte o görmezden geldiğin,

Hani hiç bilmemezliğe geldiğin o koca hakikat.

Bitirdiğin, ve başladığın...

Ölüm.


Umâ. 2010, aralık, 31.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder