Pema Chödrön’den “şenpa” kavramı üzerine...
Biliyorsunuz, eğer alkolikseniz, ya da
alkoliktiyseniz, yahut kurtulmaya çalışan bir alkolikseniz, bilirsiniz ki,
içmeyi bırakmanız gerekir. Sizin durumunuzda, döngüyü kırmak bakımından, ufak
bir yudum almakla o iş hallolmaz. Ne kadar kaçınmanız gerektiğine dair farklı
dereceler vardır.
Şenpa hakkında, cehaleti kuvvetlendiren bir şey
olmalı, bir alışkanlık kalıbı, tam zincirleme reaksiyon esnasında bile onu
görmezden gelmek, hatta kaşıdığını bile bilmezlikten gelmek, bütün bedenine
yayıldığını bilmemek, ölümüne kanadığını bilmemek.
Bağımlılık hakikaten kuvvetlendiğinde bilirsiniz.
Gelinime otuz beş yaşındayken, alkol zehirlenmesinden en fazla iki ay ömür
biçtiler, karaciğerinde siroz vardı. Dün gece kendisi buradaydı. Yaşadı. Ayık. Üzerinden
beş yıl geçti. Ama, sahiden dibe vurması gerekti. Ve, size söylüyorum, bir
balon gibi uçmuştu. Sarımsı yeşil renk almıştı, ve gözleri açık turuncuydu, ve
içmeyi bırakmayacaktı. Onu hastaneye götürmem gerekecekti, ve ona şişelerce
sıvı zerk edecekler, onu gitmesi için salıverdiklerindeyse, eve dönüp tekrar
içecekti.
Bazen insanlar bunu hiç bırakamazlar. Neden öyle
şeyler yapıyoruz? Hepimiz öyle şeyler yapıyoruz; ama o dereceye kadar, ama daha
azı. Neden? Aptalca. Ama onu yapmamızın sebebi çünkü o içkiyi ya da kaşıntıyı
-her ne şekilde olursa- konfor fikriyle özdeşleştiriyoruz. Temel rahatsızlıktan
uzaklaşmak için, belli şeylerde rahatı buluyoruz, makul ölçülerde hayatımızı
güzelleştirebilecek yerde onlar bağımlılık özelliğiyle dolmaya başlıyor. O
zaman da, hayatımızı renklendirebilecek şey, ya da hayatımıza keyif katabilecek
–bir tat, bir koku, ya da bir aktivite gibi, ya da herhangi bir şey- hayatımızı
kabusa çevirmeye başlar. Bütün kazancımız, bu kısa vadeli semptom giderici
olur.