21 Temmuz 2010

uzun ince bir yol



önceki ben'den midir, karmamdan mıdır, kimbilir; çocukluktan yoga hayatımın parçası oluvermiş; onsuz yaşamak nasıldır? bilmiyorum. uygulamalarımda fasılalar da var, derin bir hoca özlemi de. belki yoga bir kitapla bana geldi, ama başımda bir hocam olmadan, iç dürtüm beni yönlendirdi hep. neredeyse bilinçsizce devam ettim. ta ki 2003'e dek. dünyanın öbür ucuna, yeni zelanda'ya gittiğimde yoga sınıfında ilk kez öğrenci oldum. bir hoca nedir öğrenmeye başladım. ross howatson, ilk hocam. o sıra bikram yoga öğretiyor. her gün dersteyim. param yetmediğinde evde de devam ediyorum elbet. sonra aynı stüdyoda melanie'nin dersi. başka bir yoga, adı bilmemnenanda... sonradan iyice ezberliyorum: Şivananda Yoga.
ilahi gibi birşeyler söylüyor dersin başında ve sonunda, kalbim güneşi gören ayçiçeği gibi. biliyorum bu benim yolum. omuz üzerinde ters durup sanki sonsuza dek kalıyoruz; aynı kendi kendime çalıştığım gibi bunda da yerde epey vakit geçiriyoruz, esnetmedik yerimiz kalmıyor, uzun uzun sabırla asanalarda kalıyoruz, doya doya yoga :) sonra her şey duruyor, bitiş gevşemesinde boşlukta süzülüyoruz.. işte bunu hiç denememiştim bir başımayken. düşünce iyice uzakta kalmış.
acele etmiyorum karar vermeme gerek yok. başka yogalar, hocalar deniyorum, bir yandan da bikram ve Şivananda'ya devam. melanie'den -o esnada yapacağıma hiç de inanmadan- nasıl, nerede eğitmen olduğunu öğrendim. bir gün baktım ki uçuyorum, altımda giderek yakınlaşan kara parçası inmek üzere olduğum ana: Hindistan. motherIndia. aşık olduğum baharat ülkesi. doğumdayım, ana rahminden çıkıyorum ilk kez. gerçeklik denen şeye adım atıyorum galiba. hep dediğim gibi aklî niyetim "yoga öğretmeyi öğrenmek"ken, sonsuzluğu buldum orda ben.
ilk ilk ilk kez bütün oldum 199 kişiyle, swamilerle, yılan ve aslanlarla, trimurti'yle, dağla, güneş ve ayla, sessizlikle, sesle, sıcakla, sinekle, çiçekle,.. hiçlikle heplikle... sene 2004. mülkiyetsizliğin beni nasıl da hafiflettiğine şaştım. dönüşte attım pek çok eşyayı. döndüğümden bu yana kesintisiz öğretiyorum -demek utandırıyor beni- çünkü öğreniyorum, bilmediğimi öğreniyorum. koskoca okyanus'un kıyısında durmuş, diğerlerine suya adım atsınlar diye sesleniyorum. bunu hissediyorum yoğunlukla. bazen yoga yolumda ilerlerken, başka bişiler de giriyor yaşamıma, hepsi de gerekli anlaşılan. ama beni saptırmasınlar, bir buna gayretim var. nereye gidiyorum? gündüz gece, gündüz gece, gündüz gece. iki kapılı bir han mı? hangisinden girdim? hangisinden çıkacağım? bilmiyorum ne haldayım, gidiyorum gündüz gece.

1 yorum:

  1. Uma'cigim,
    ... yine gozlerim de,yuregim de dopdolu okuyorum nefis satirlarini... herbirinde baska sen, ve aslinda herbirinde ayni sen..
    bir insan nasil bu kadar keyifli ve bu kadar bilgece yazar?
    ne demeli bilmiyorum...

    bayildim...

    kocaman sevgilerimle
    buka

    YanıtlaSil