03 Ağustos 2013
31 Mayıs 2013
30 saatin ardından…
Geçtiğimiz hafta sonuydu; yine Umeyoga'dayız… İlk 30 saatin,
ikinci yarısını tamamlayacağız. Cumartesi sabahı, fiziksel ve teknik
uygulamalar öncesinde, öğretmenimiz Jon, kendisinin yaşadığı 2 gün önceki
çarpıcı deneyiminden başlayarak, beklentisizliğin nasıl şart olduğunu anlattı
uzun uzun. Sonra, öğretmenlerinden birinin, yıllardır kesintisiz verdiği ders
günlerinden birinde, nasıl günün yarısında sırf mantralar söylediğinden, sonra
nasıl da gidip hamağa uzanıp uyukladığından dem vurdu. Öğretmenin, öğrenciye
ayna tuttuğundan bahsetti. Öğrenmenin yolunun, bir patikadan ziyade, sonsuz
açıklıkta bir alan olduğunu anladım, bu kez biraz farklı bir taraftan.
Yoganın okyanusundan oluşup duran bir deniz gibi bu öğreti
de. Hem bir, hem ayrı. İklimi bazen farklı, kimi zaman sular nasıl da karışıp
kaynaşıyor, gel-gitlerde ve ay dönümlerinde çok hazin yahut cıvıl cıvıl
halleriyle, değişken "su"yun tabiatı tam da dharma'yı* çağrıştırıyor.
Bu "değişim"den oluşan temel prensiple rahat akabilmek, mutlu olmak
ve mutlu etmek için de beklentisiz olmak o denli önemli.
Her kurs gününün başlangıcında, meditasyon, Thai Yoga Masajı
bize hediye eden Dr. Şivako'ya sunulan teşekkür mantrası ve ardından Jon Mandeville'in
yaptığı dharma konuşmaları yer alıyor. Sonrasında çoğunlukla Jon bir öğrenci
üzerinde yeni uygulamaları gösteriyor, ardından bizler de birbirimize bunları
uyguluyoruz. Öyle motamot değil çalıştıklarımız. Kendi duruşumuzun ve
uygulamayı alanın bedeniyle doğru orantılı olarak değişken… Yaşamın kendisi
gibi, sular gibi. Rüzgâr gibi.
Pazar sabahı Jon yine şaşırtarak, benden tonglen**
meditasyonunu yönlendirmemi rica etti. Utandım ama boynum kıldan ince. Sonra Jon pazar gününün hayli uzun bir kısmında konuşmayarak, sessizliğinden bize kol
kanat gerdi, gereken her noktada yardım ederek ilgisini yoğunlaştırdı. Böyle farklı
yaklaşımlarla öğrenmek muhteşem bir deneyim ve değerli bir şans.
Gün boyunca, o güne değin tüm öğrendiklerimizi partnerimizle
değiş tokuş yaparak birbirimize uyguladık. Esasında buna bir sınav da
denebilirdi elbette. Bir baktık günün sonu gelmiş bile. Yani geleneksel olarak
2 saat süren Thai masajında uygulanacak çok şeyler öğrenivermişiz. Hatta bazı
uygulamalara vakit bile ayıramadan.
30 saatlik "bebek" sertifikaları, öğretmenimiz hepimizi
ayrı çağırarak, ismimizi o anda kendimize yazdırarak, kendisi de o anda
yanımızda imzalayarak ve öğrencisine yönelik bir konuşma yaparak sundu. Ve gelenekselleşen
öğlen pikniğinin yerini, akşam partimiz aldı. Hava kararana dek keyiflendik.
Geri kalan 30 saatte, bu cumartesi yine buluşmak üzere
ayrıldık.
*dharma: yaşamın temel kanunları, doğruluk… Dünya yüzünde var
olan bütün öğretilerin özü.
**tonglen: (Tibetçe) verme-alma.
Kurstan İlk Notlar...
Geçtiğimiz Salı akşamı, İstanbul'un her an değişen havasında, ne ara açtıklarını bu sene hiç fark edemediğim akasyaların bolluğunda, yürüdüm. Yeşillerin gölgelediği, yerlerde eskimiş çiçek renkleri, arada esen serinlikte burnuma çalınan beyaz akasyaların mis kokularıyla. Başımı geniş göklere kaldırdığımda maviliklere karışan renk alacası…
Toplantımız var. Beni derinlerden heyecanlandıran yeni başlangıçlara uygun yeniay dönemi ve aramızdan kimilerinin doğduğu, tabiatın coştuğu aydayız. Öğretmenimiz Jon Mandeville sükûnetiyle hazır. Yavaş, yavaş başlıyor anlatmaya. Bizlere o tatlı mantrayı okuyor; Buddha dönemi kralının doktoru Şivaka'ya adanmış. Bilginin yalnızca diğerlerine aktardığımız bir hediye olduğunu, hiçbirimizin guru olmadığını anlatıyor. Ve sonra, öğretmenin bir öğrenciye ancak ve ancak ayna tutabileceğini baz alan kendi sezgisel yaklaşımını.
Henüz yeni tanıştığımız B. gönüllü olarak denek oluyor. Jon onun üzerinde uygulamalar yaparak aktarıyor bu yolun nasıl olabileceğini. Hep vurguladığı gibi, bu kadim öğretinin, Pâli dilinde metta denilen "şefkatli-sevgi"nin fiziksel uygulaması olduğundan dem vuruyor. Uygulama esnasında temel anlayış olan üçlüyü bir metaforla 3 topu havada çevirmeyle bağdaştırıyor. İlk topu havaya atmak, karşındaki bedenin kapısını çalmak gibi. Sonraki topta dinlemek lazım ne cevap geliyor… ve sonra dağarcığından o bedene lazım gelenleri dökmek.
14 Mayıs 2013
Thai Yoga ile...
6-7 sene evvel tanıştığım ve beni mastırlığa dek getiren
Reiki enerjisi; hayatımı kaplayan yoga aşkıma destek olarak yaşamıma oturdu. Bu
benim seçerek girdiğim bir yoldu, tıpkı yoga gibi. Tabii, bir yandan bu
öğretilerle biraz haşır neşir olunduğunda görülür ki, -kedilerin sizi bulması
gibi- öğreti sizi bir şekilde bulmaktadır. Çekim kuvveti, kalıcılığı ve kapladığı
yer kişiye göre değişken de olsa bu sanki gizli bir kanundur.
Geçtiğimiz senenin sonunda; hani şu meşhur 21.12.2012 gününü
takiben, "dış"ımda gelişen ve beni içerine alan bir şeyler daha oldu.
Bunlardan bir tanesi de Thai Masaj'dı. Adeta, önüme tepsiyle sunuldu
diyebileceğim şekilde; kendimi Jon Mandeville'in "Taste of Thai"
çalışmasında buldum. Aslında buna yoganın bir kolu deniliyor. Ve ben yoganın bu
uçsuz bucaksız okyanusunda, öğrendikçe bilmediğimi göre göre, yelkenimi şişire,
indire yol alırken, yeniden yepyeni bir ufuk açıldı önüme.
Yogayla ilgili, ilgisiz herkese kalbimden tavsiye etmeyi
istediğim bir çalışma Thai Masaj. Kökeni isminden farklı olarak Hindistan'dır
-yoga gibi. Yoga masajı diye anılan bu şifa sanatı da, enerji kanallarını/bedenlerini
temel alarak çalışır. Jon Mandeville, çok deneyimli, değerli Amerikalı bir
terapist ve bu hafta UmeYoga'da eğitimleri başlıyor.
Henüz kısacık olan deneyimlerimden yola çıkarak, yalnızca
kendi hissettiklerimi paylaşıyorum…
"Prananın* bedendeki en rahat dolaşımı gevşeme
durumundayken gerçekleşir. Ve asanalar pranayı yönlendiren, belli noktalara
yoğunlaştıran yoga uygulamalarının önemli bir kısmıdır. Thai Masaj'da, devamlı
motive edilen gevşeme haliyle birlikte özgürce akabilen prana, masajcı tarafından,
kişinin bedenine yaptırılan -asanalarla neredeyse aynı- pozisyonlarla, belli
bölgelere rahatça akar ve kolayca yoğunlaşır. Bununla birlikte seans müddetince
gevşemek üzere nefese odaklanmanın teşvikiyle zihin -yogada her zaman amaçlanan-
yüksek konsantrasyona ulaşır." Yogik yaklaşımı biraz bıraktığımda
söyleyeceğim; geri dönüşü olmayan iyileşme ve açılımlar, masaj boyunca
sürdürülen nefes farkındalığıyla ulaşılan derin gevşemenin oluşturduğu
kesintisiz odaklanış sayesinde "birlik" hali yaşantılandığı ve
kişinin adeta yeniden doğmuş gibi hissettiğidir.
Bu benim masaj yaptırdığımdaki iç izlenimlerim ve
analizlerim. Başkasına masaj yapma deneyimim oldukça sınırlı olduğu halde
gördüm ki, en az masajı alan kişi kadar (ki bunun benzerini yoga derslerimde
yaşıyorum), yüksek konsantrasyon, nefesle bütünlük, asana pratiğimdeki gibi köklenmeyle
artan yükselme hissi, enerji akışında dengelenme oluşuyor.
Bunlardan başka belki yoga öğretmenlerinin daha ilgisini
çekecek olan… diğerlerinin bedenini okumak, empati kurmak, düzeltmelerde/temas
gerektiren durumlarda dikkatli- şefkatli olmak, anlayış geliştirerek
diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmek gibi mesleki derinleşme imkanları
sunuyor.
Değerli öğretmenimiz Jon'un dediği gibi bu kadim şifa sanatı
"mettanın** fiziksel uygulaması"dır. Bunun, hep peşinde olduğum şefkatli
sevgiyi arttırmak için en etkili tekniklerden olduğunu anlamamı sağlayan, öğretmenlerim
içinde, nadide yeteneği ve derin ustalığıyla ayrı bir yer kazanan Jon Mandeville oldu.
*Prana: Evrende bulunan yaşam enerjisi.
**Metta: Şefkatli sevgi.
13 Şubat 2013
Yoga Felsefesi: Bir Önsöz -4
Yogik felsefe, Nihaî olana giden kısa yollar sunmaz, uzun ve
kaplumbağa hızında bir yol tarif eder. Yaşamlarımızın o kısalığı, misyonumuzun
aciliyetini anlamamızı zorunlu kılar. Kendimizi anlamaktan bağımsız bir
farkındalık yoktur ve kendi yaradılışımıza aldırmamaktan farklı bir cehalet
yoktur. Ruhsal özgürleşme, yalnızca beden ve zihnin zorlu deneyimleriyle ele
geçen dengeyle doğar. Ve ilahiliğin kolektif farkındalığı diye bir şey olamaz. Burada,
her bireyin sorumluluğu kendinedir. Kendi kendinin işvereni ve kendi kendinin lideridir.
Kararları doğrultusunda ayakta kalacak ya da düşecektir. Yogik yolda esas olan bozulmazlıktır. İrade zayıflığı, kararda zaaf, zihnin tereddütleri belki püriten
felsefedeki günahın muadili sayılabilir. Bunlar, yogik felsefe özü
soğurduğundan yok sayılır. Zayıf bir adam embriyoyken güçlüdür. Ruhsal olmayan,
cehaletin içinde bir ruhsallık deposudur. Yoga felsefesi insanı cehaletten
bilgeliğe, güçsüzlükten sınırsız güce, fanilikten sonsuzluğa götürür.
YOGANIN DİNAMİKLERİ, BÖLÜM 1 -AÇIKLANAN YOGA Swami Satyananda Saraswati
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)